16 Mayıs 2014 Cuma

Fiziki Coğrafya Sözlüğü

A

Abisal Bölge: Yunanca abyssos dip kelimesinden yapılmış bulunan bu terim, denizlerin 3000 – 6000 metre arasındaki derinliklerine verilmiş olan addır. Abisal bölgeler, deniz hayvanlarının coğrafi dağılışı, yaşadıkları yerin doğal şartları (tuzluluk, basınç, sıcaklık, ışık durumu…) bakımından özel bir durum gösteren yerlerdir. Önceleri mıntaka-i ka’rın şeklinde karşılanmış bulunan bu terim için şimdi derin deniz bölgesi denilmektedir.
Abmion: Dalga aşındırması.
Abrazyon: Deniz dalgalarının meydana getirdıği aşındırma.
Acı Su: Hafif tuzlu su.
Açık: Sularını akarsularla açık denizlere ulaştırabilen alanlar.
Ada: Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası.
Açık Havza: Sularını denize veya okyanusa ulaştırabilen akarsu havzaları.
Afet Alanı: Deprem, heyelan, çığ, orman yangını ve taşkın gibi doğal afetlere yatkın alanlar.
Ağız: Bir akarsuyun göle ya da denize döküldüğü yer.
Akaçlama ve drenaj havzası:Akarsuları oluşturan yani yüzeysel akıma geçen sularının toplandığı alandır.
Akarsu: Yeryüzünde, yer altında belirli bir yatak içinde, eğim boyunca sürekli veya zaman zaman akan su.
Akarsu Birikinti Ovası: Akarsuların sürükleyip getirdiği kil, kum, çakıl gibi taş parçacıklarının yığılmasından doğmuş ova. Bu, verimli ve çoğunlukla geniş düzlüklerdir.
Akarsu Aşındırması: Akarsuyun geçtiği yatağın yanlarını kemirmesi, dibini de sürüklediği parçaları sürterek yıpratması olayı.
Akarsu Ağı: Akarsuların tüm kollarını kapsayan örgüdür.
Akarsu Çığırı: Akarsuyun kaynağı ile denize döküldüğü ağız kısmı arasında kalan bölüm. Yukarı, orta ve aşağı çığır olmak üzere üç bölüme ayrılır.
Akarsu Havzası: Bir akarsuyun sularını topladığı bölgeye denir.
Akarsu İşlemesi: Bir yatak içinde akan suyun akışı sırasında geçtiği yeri oyması, aşındırması olayı.
Akarsu Kaynağı: Akarsuyun doğduğu yerdir.
Akarsu Kıyısı: Bir akarsuyun gerek kabarık zamanında, gerekse dar yatağına çekilmiş bulunduğu siralardaki kıyısı.
Akarsu Mecrası: Akarsu yatağı. Bir akarsuyun aktığı yer
Akarsu Rejimi: Akarsu yatağından su miktarının bir yıl içinde gösterdiği değişim.
Akarsu Yatağı: Bir akarsuyun aktığı yer.
Akdeniz Bitki Örtüsü: Akdeniz iklimine uymuş, dik ve serin geçen kışlara sıcak ve kurak yazlara dayanıklı bitkilerin toptandığı bir bitki örtüsü. Kışın sert olmayışı bu bölgede kış boyunca yapraklarını dökmeden yeşil kalan bitkilerin üremesini sağlamıştır. Fakat bu bitkilerin, yaz boyunca uzun süren kurak dönemin çetin şartlarına da dayanıklı olarak yetişmesi gerekmiştir. Bundan ötürü Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerin yaprakları kalın, deri gibi sert, keçe gibi tüylüdür. Bu bitkilerin çoğunun yaprakları, su harcanmasını azaltmak için diken kılığına girmiş, ya da pek küçülmüştür. Akdeniz bitki örtüsünün başlıca örneği defne, mersin, fıstık, kocayemiş, süpürge çalısı, taş meşesi, bodur ardıçtan meydana gelmiş bulunan makilerdir.
Akdeniz İklimi: En geniş şekil de Akdeniz çevresindeki ülkelerde görülen, yer yer dünyanın başka böl gelerinde de ( Kalifornia, Orta Şili, Kap, Güneybatı Avustralya) bulunan kışları yağışlı yazları kurak bir iklim. Bu iklim tipine Etezyen iklimi de denir. Bunlardan kış yağmurları iklimi, yağışın yıl içindeki dağılışını ve bu iklim örneğinin ana özelliğini göstermesi bakımından önemlidir. Karaların batı yanlarında yer yer uzanan ve özel bir bitki topluluğu da bulunan bu iklim örneği, Kuzey Yarım kürede 27- 37, Güney Yarımkürede 27-40 enlemleri arasındaki kıyı boyunda bulunur. En geniş ve yaygın yeri Akdeniz çevresidir. Akdeniz ikliminde kışlar ilik, ya da serin geçer. Bu mevsimde gezici döngüler buralardan çok geçtiği için yağmur yağar. Yazlar çok sıcak geçer. Bu mevsimde hava durgun olur, yağmur yağmaz. Yaz aylarında hava açık, bol güneşli, gök berraktır. Bu mevsimde dereler korur, ırmaklar çekilir, kırlar boz bir renge bürünür. Akdeniz ikliminin çeşitleri vardır. Bunlar içinde en belirgin olanları deniz etkisi altında bulunan örneklerle deniz etkisinden uzakça olan karasal örneklerdir. Yurdumuzun Ege kıyı bölgesinin iç tarafları bu ikinci örnekler arasında sayılır.
Akıntı: Çağlayan, ırmak veya derede suyun hızlı aktığı yer.
Akış: Yağışlardan gelen suların göllere, denizlere akışı olayı.
Akış Aşağı: Bir akarsuyun ağzına doğru olan yönü. Bunun tersi akış-yukarı dır.
Akış Hızı: Akarsuyun , yerçekimi etkisiyle, geçtiği yerin inişine uyup, bir yatak eğimi boyunca aşağı inmesi.
Akış Yukarı: Bir akarsuyun kaynak yerine doğru olan yönü.
Akışsız Bölge: Akarsuyu bulunmayan, ya da bulunup ta ancak belirsiz zamanlarda akarak denize ulaşamıyan bölgeler.
Akifer: Yer altında kayaların arasındaki boşluk ve çatlaklarda suların tutulduğu, toplandığı hazne.
Aklan: Bir ülkenin denize doğru genel eğimi, bir dağın eteğine, bir vadinin tabanına doğru alçalışı.
Akmaz: Çok düz çukur ovalarda ırmakların menderesler çizerek aktığı yerlerde zamanla menderes halkalarının kopup at nalı yarım hilal biçiminde beliren çanaklarda birikmiş sular.
Alansal Püskürme: Magma yeryüzüne yaygın bir alandan çıkıyorsa, buna alansal püskürme denir.
Alçak Kıyı: Geniş ovaların bulunduğu yerlerdeki kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde kıyı çizgisi genellikle düz olup, kıyı okları ve kıyı setleri fazladır. Alçak kıyıların özel bir tipi Watt tipi kıyılardır.
Altimetre: Yükseklikölçer.
Alt Dağ Kuşağı: Bir dağ kuşağının alt bölümü. Bulunduğu yere göre birkaç bin metre yüksekliğe çıkan dağlar boyunca farklı ekolojik kuşaklar görülür. Alt kuşak bulunduğu bölgenin iklim koşullarını yansıtırken yüksek kesimlere doğru soğuk iklim koşulları egemen olur.
Alüviyal: Akarsuların kaynağından itibaren aşındırarak taşıyıp biriktirdiği irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
Alüviyal Set Gölü: Akarsuların yan kollarının taşıdıkları alüvyonlarla ana akarsuyun önünü kapatması ile oluşan göllerdir.
Alüviyal Toprak: Alüvyonların üzerinde bulunan toprak.
Alüvyon: 1. Akarsuların taşıyıp yığdıkları balçık, kil vb. çok ince taneli şeylerin kum ve çakılla karışmasıyla oluşan yığın, lığ.
2.Akarsuların taşıdığı malzeme.
Ana Irmak: Bir akarsu ağında genişliği, de rinliği, suyunun çokluğu bakımından başta gelen ırmak.
Ana Kaya: Dış etmenlerle yerinden oy natılmamış, kendi yapısına göre yerinde kalmış olan kayalar, taşlar, tabakalar. Bunlara yerli kaya adının verildiği de olur.
Ana Vadi: Bir akarsu ağında ana ırmağın geçtiği vadi.
Antesedans: Herhangi bir kara kütlesi yükselmeye uğrarsa ve bu kütle üzerinde daha önce kurulan akarsu kütleyi yararsa, bu olaya antesedans olayı, akarsuyun açtığı, yardığı vadiye de Antesedant yarma vadi denilmektedir.
Antiklinal: Tortul tabakaların kıvrılarak kubbemsi şekil almış bölümü. Yatay tabakaların yan basınçlarla kıvrılarak kubbemsi bir şekil almış hali.
Antropojen Bozkır: İnsan tarafından kesilen orman alanlarında yetişen ve yazın sararan ot topluluğu.
Antropojen Step: Ormanların insanlar tarafından çeşitli şekillerde tahrip edilmesi ortaya çıkan küme şeklindeki seyrek ormanlarlarla, ormanlar arasındaki bozkırlardan oluşan bitki topluluğu.
Arazi: Yeryüzü parçası, toprak.
Araziden Yararlanma Haritaları: Bir bölgede arazinin nasıl kullanıldığını gösteren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla ekili-dikili alanların, çayır ve mera alanlarının, orman alanlarının, bölünüşü ile kayalık, bataklık gibi kullanılmayan alanlar hakkında bilgi edinilir. Tarımın türü ve tarım ürünleri de bu haritalarda gösterilir.
Ara Dağ: Olağan dağ oluşlarında iki yana yatan ki kanat ortasındaki sertçe yerlerde beliren dağlar.
Artezyen (Arteziyen): Geçirimli ve geçirimsiz tabakaların çanaklaştıkları yerlerde geçirimli tabaka içinde biriken su.
Asılı Vadi: Buzul aşındırmasına uğramış bölgelerde. aşırı bir oyulmaya yer vermis olan ana vadiye bir basamakla ulaşan kol.
Asit Tortullanması: Normal düzeylerden daha fazla asidite taşıyan yağışla toprak veya yüzey sularında pH azalması ve asitleşme.
Astropikal: Tropikal bölgelere yakın fakat daha yüksek bir enlemde olan.
Aşağı Yontulma Seviyesi: Taban seviyesi.
Aşındırma: Yeryüzünün aşınması, alçalması, düzleşmesine sebep olan bütün dış kuvetlerin işlemesine verilen ad.
Aşınım Platformu: Dalga aşındırması ile kıyıların önünde meydana gelen düzlük.
Aşınım Yüzeyi: Belli jeolojik devirlerde, belli seviyeye göre arazinin aşınması ile oluşan düz alanlardır.
Aşınma: Kara yüzeyinin, yağmur, dalga, akarsu ve buz etkisiyle yavaşça yok olması.
Aşırı Oyulma: Ana ırmağın, kol derelerden daha çok olarak yatağını oyması, derinleştirmesi olayı.
Atol: Mercanadası.
Artezyen: Basınçlı yeraltı sularıdır. İki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabaka içinde bulunan sulardır. Tekne biçimli ovalar ve vadi tabanlarında bu tür sular bulunmaktadır.
Atlas: Haritalar takımı.
Ayak: Göllerin fazla sularını boşaltan akarsu.
Aysberg: Kara buzullarının denizlere kadar sarkarak deniz içerisinde kopması ile oluşur.
Azonal Toprak: İklimin etkisi ile oluşmayan ve katları olmayan toprak. Alüvyal toprak gibi.

B

Bacadan Püskürme: Yer kabuğunun baca durumunda bulunan bir yerinden olan püskürmeler.
Badiye: Çöl.
Bahrı Siyah: Karadeniz.
Bakışımsız Vadi: İki yamacı eşit diklikte olmayan vadi. Böyle yerlerde bir yamaç çok yatık olduğu halde, ötekisi dik, ya da çok diktir. Bu durum her yamaçtaki taşların, tabakaların sertlik bakımından ayrı oluşundan ileri gelir.
Bakir: Doğal ortamı bozulmamış.
Balta Girmemiş Orman: Geniş anlamıyla, son derece gür, içine girilmesi çok güç, kesilmeye uğramamış ormanlar için kullanılan ad.
Bankiz: Kutup çevresindeki denizlerde, suyun donması ile oluşan buz kütleleridir.
Baraj gölü: Akarsu üzerinde kurulan barajların, gerisinde sular biriktirmesi ile oluşan göl.
Barkan: Hilal biçimindeki kum birikintisi.
Batak Çayır: Çoğunca bitki kalıntılarıyla örtülü, sürekli olarak ıslak, dibi oynak, içine su çekmiş sünger gibi çayırlara, topraklara verilen ad.
Bataklık: Üstüne basıldığında ya da bir ağırlık geldiğinde içine batabilen, rutubetli ve çamurlaşmış toprak alanlara denir.
Batık Dağ: Eski bir dağlık kıyı bölgesinin çökmeler, ya da deniz yüzünün yükselmesi yüzünden sular altında kalmış durumu. Böyle yerler de eski dağların dorukları ada biçimine girmiştir.
Batık Kıyı: Deniz suları altında kalmış dibe dalmış kıyı.
Batık Vadi: Yer kabuğunun çökmesi, ya da deniz yüzünün yükselmesi ile ilgili olarak vadilerin belirli yerlerine kadar deniz sularıyla dolmuş durumu.
Batma: Denizin, karaya doğru ilerlemesi yani transgresyonu sonunda, karanın sulara dalmış bulunması olayı. Bunun tersi sudan çıkmadır.
Batolit: Yerkabuğuna sokulan asit magmanın oluşturduğu çoğunlukla kubbe biçiminde büyük kütledir.
Bayır: Yer şekillerinden biri aşağıda, ötekisi yukarıda olan iki düzlük arasındaki eğimli yer.
Bazalt: Lavın soğuması sonucunda oluşan koyu renkli volkanik kayaç türü.
Bel: Boyun, belen.
Biçimlenme: Yer kabuğunun yüzünün, dış etkilerle işlenmesi yoluyla tür türlü biçimlere girmesi. Türlü aşındırıcı güçler yer kabuğunun sular dışında kalan yerlerini yeni karaları kemirirler, böylece yer yüzünde oyulmuş yerler belirir. Sanki bir heykeltıraşın mermeri işlemesi ona istediği bir biçimi vermesi gibi bu dış güçlerde, yere türlü biçimler verirler ki biçimlenme adı verilen olay budur.
Binme: Kıvrılmaya uğramış bölgelerde aynı tabaka dizilerinin tekrarlanması şeklinde belli olan bir yapı.
Binmeli Yapı: Binme olaylarından doğmuş ve balık pulu dizilişini ya da kiremit dizilişini andıran bir çeşit yerkabuğu yapısı.
Birikinti Kıyısı: Deniz ve akarsuların sürükleyip yığdığı taş parçacıklarıyla dolmuş kıyı.
Birikinti Konisi: Dağ yamaçlarından düzlüğe inen akarsular, taşıdıkları materyalleri eğimin azaldığı yerlerde yarım koni şeklinde biriktirirler. Bu şekillere birikinti konisi denir. Akarsuların taşıdıkları maddeler ince ise, geniş bir alana yelpaze gibi yayılırlar. Bunlara da birikinti yelpazesi denir. Ülkemizde dağ eteklerinde, bu tip şekillere sıkça rastlanır.
Birikinti Ovası: Akarsular boyun ya da ırmakların ağzına yakın aşağı bölümlerinde eğimin birdenbire azaldığı yerlerde veya suların azalmasıyla taşıdıkları taş parçacıkları sürükleyemeyen sular boyunda gelişmiş ova.
Birikinti Yelpazesi: Bir akarsuyun dağlık bir yerden çukur bir düzlüğe indiği yerde taşıdığı türlü sürüntülerin tortulanmasından doğan yelpaze biçiminde yassı kabartı.
Birikme: Denizlerin, akarsuların yada buzulların, çamur, kum yada çakılları, kumsal gibi maddeler meydana gelecek şekilde birikmesi süreci.
Bitki Örtüsü: Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü. Orman, bozkır, çayırlık birer bitki örtüsüdür. Anadolu’nun bitki örtüsü yer yer çeşitli özellikler gösterir. Deniz kıyıları boyunca uzanan dağlarda ormanlar çok yer tutar, İç Anadolu’nun kurak bölgelerinde ise bozkırlar uzanır.
Bitki Topluluğu: Aynı doğal olaylara, yaşama şartlarına uymuş, belirli bir görünüş almış bitkilerin bir araya gelmiş durumu.
Boğaz Vadi: Yüksek dağ sıralarını enine yarıp geçen akarsular bu tür vadiler oluştururlar. Vadilerin yamaçları oldukça diktir ve vadi dardır. Ülkemizde Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırat vb nehirleri böyle vadilerden akarlar.
Boğaz: Dar, dik yamaçlı vadi veya iki denizi birbirine bağlayan su yolu.
Boylam: 1.Yeryüzündeki herhangi bir noktanın meridyen çemberiyle başlangıç olarak alınan Greenwich gözlemevinin meridyen çemberi arasındaki açı değeri, tul, tul derecesi, meridyen.
2. Yeryuvarlağı üzerinde herhangi bir noktadan geçen öğlen çemberi ile başöğlen çemberi arasındaki yay parçasının açısal değeri.
Boyun: İki zirve arasında, dağın en alçak kesimi.
Boyuna Ada: Karaların yanında uzanan öyle adalar ki, orada kıvrım uzanışlarına uyar.
Boyuna Akarsu: Su bölümü olan kabartılara az çok paralel olarak uzanan akarsu. Boyuna akarsulara karşılık, enine akarsular da vardır. Enine akarsular, su bölümü kabartılarına dik olarak geçerler.
Boyuna Boğaz: İki boyuna kıyı arasında uzanan deniz boğazı.
Boyuna Doruk Sırtı: Kıvrımların uzanışına uyan doruk boyu.
Boyuna Kırılma: Tabakaların uzanışına paralel olarak giden kırılma yerleri.
Boyuna Kıyı: Dağların kıyıya paralel uzandığı kıyı tipidir.
Boyuna Vadi: Kıvrılmalardan doğmuş bir dağın kıvrım uzanışına uyarcasına uzanan vadi.
Bozkır: Kurak ve yarı kurak bölgelerin kısa boylu ot örtüsü.
Breş: Köşeli taşların bir çimento ile birleşmesinden oluşan bir tortul kaya çeşididir.
Burgaç Deliği: Akarsuların hızla düştüğü yerler de, çağlayanların önünde kayalar içinde oyulmuş sıra sıra delikler.
Burun: Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü.
Buzkar Dağ: Kar yığınlarının eriyip eriyip .donması, suların içe sızması, tanelerin zamanla birbirine yapışması ile oluşmuştur. Her yıl 8 metre kar yağan bir yüksek dağda, zamanla bir metre kalınlığında buz- kar meydana geldiği anlaşılmıştır.
Buzul Aşındırması: Buzulun, bulunduğu yeri oyması, sıyırması, aşındırması olayı.
Buzul Gölü: Buzullaşma döneminde buzulların aşındırmasıyla oluşan çanaklardaki göldür.Yurdumuza bazı yüksek dağların üst kısmında görülür (Cilo, Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan, Kaçkar, Uludağ, Erciyes, Bolkar, Aladağlar,Bey dağları gibi).
Buzul Vadisi: Buzul aşındırması sonucu oluşan ‘U’ şeklindeki vadilerdir. Akarsu vadilerine göre boyları kısadır ve sürekli iniş göstermezler (inişli-çıkışlıdır).
Buzul: Kutup bölgelerinde veya dağ başlarında bulunan büyük kar ve buz kütlesi, cümudiye.
Buzyalağı Gölü: Buzyalağı içinde biriken suların meydana getirdiği göl. Böyle göller, bugün çok yüksek dağlarda vardır. Buzyalağı gölleri ufak göllerdir.
Buzyalağı: Kalıcı karların bulunduğu yüksek dağların yamaçlarında, doruk boyunun daha aşağısındaki yuvamsı oyuklar.
Büzülme Teorisi: Yerkabuğundaki oynamaları, dağların oluşunu açıklamaya çalışan bir teori.

C

Camsı: Yerin içinden yüze çıkan erimiş sıcak maddelerin, soğuma sırasında billurlaşmayıp, şekilsiz olarak katıaşmış durumu. Sözgelisi, obsid adı verilen yanardağ camı, Pechtein denilen katrantaşı bunun örneklerdendir. Taşların camsı dokusu, pek çabuk katılaşma yüzünden olur. Her çeşit dış püskürük taş ile ilgili camsı taşlar vardır. Bunlardan söz edilirken camsı andezit, camsı bazalt gibi kelimeler kullanılır.
Canibi İtikal: Bugün yandan aşınma olarak adlandırılmış olan aşınmanın eski karşılığı.
Cebel: Bugün dağ dediğimiz kelimenin, yakın vakitlere kadar dilimizde kulanılmış Arapça karşılığı. Cebel kelimesinin çoğulu olan cibal da çok kullanılmıştır. Bugün bunların yerini Türkçe dağ, dağlar tutmuştur.
Cemed-i Zücaci: Bugün buzcuk olarak adlandırdığımız bir hava olayına önceleri verilmiş olan ad. Camsı, buz görünüşünü andıran kelimelerinden yapılmış alan bu meteoroloji terimi 30 yıl öncesindeki kaynaklarımızda kullanılmıştır. Söylenmesi güç olmuş bulunan bu terimin yerine yine bu sıralarda Fransızcadan verglas kelimesi girmiş ve yerleşmiştir.
Cephe: Farklı karakterdeki hava kütlelerinin karşılaştığı alan.
Cezair-i Müctemia: Takımada.
Cezir: Ay’ın çekimine bağlı olarak deniz seviyesinin çekilmesi, alçalmasıdır.
Cılga: Dağlarda bayırlarda gide gele açılmış eğri büğrü dar yol. Buna keçiyolu, patika gibi adlar da verilir. Buralardan küçük taşıtlar, yayalar, hayvan sırtında gidenler geçer.
Cılgıt: Hem bataklık, hem de çayır özelliği gösteren, dibi cılk cılk ses veren ıslak yer. Yurdumuzun kimi yerinde cılgıt (Silifke taraflarında olduğu gibi), kimi yerinde cılkıd (Divriği taraflarında olduğu gibi), kimi yerinde de cocluk, coşluk adı verilir.
Cılızlaşmış Irmak: İçinde aktığı yatağın genişliğine göre suları az olarak akan ırmak. Bu da, böyle ırmakların sularının türlü olaylar yüzünden (bir akarsuyun ötekini kendine çekme iklimin kuraklaşması) azaldığını gösterir.
Cocluk: Batakçayır.
Coğrafi Bölge: Taşıdığı belirli Coğrafi özellikleri ile çevresinden ayrılan, kendi içinde benzerlik gösteren en geniş coğrafi birimdir. Coğrafi bölgelerin sınırları belirlenirken doğal koşullar, sosyal ve ekonomik özellikler temel alınır.
Coğrafi Bölüm: Bir coğrafi bölge içinde doğal koşullar, sosyal ve ekonomik özellikler bakımından farklılık gösteren küçük birimlerdir.
Coğrafi Durum: Coğrafi vaziyet. Bir yerin, çevresindeki ve gerisindeki yerlerle ilgisini belirten terim.
Coğrafi Konum: Yeryüzündeki herhangi bir alanın bulunduğu yere, o alanın coğrafi konumu denir. Coğrafi konum, matematik konum ve özel konum olarak iki şekilde ifade edilir.
Coğrafya: Doğal, sosyal ve ekonomik etkinliği bulunan varlık yada olayların oluşum, özellik, dağılış ve etkilerini belli ölçülerde inceleyen bilimdir.Bu tanımıyla coğrafya, hem doğal hem de sosyal bilimler içinde yer alır.
Cümudiya İntikali: Buzul aşındırması.
Cümudiye: Bugün buzul dediğimiz olay için otuz yıl kadar önce kullanılan terim.
Cümudiyeleşme: Buzullaşma.

Ç 

Çağlarca: Akarsu yatağının oldukça dikleştiği yerlerde suyun, yatağı yırtarcasına, köpüklenerek aktığı yer. Akış bakımından çağlarca düz yerdeki durgunca akış ile dik yerdeki düşüş arasında ortalama bir durum gösterir.
Çağlayan: Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer. Çağlayanların büyüğü olduğu gibi çok küçükleri de vardır. Pek büyük çağlayanlar, çavlan, büyük çağlayan gibi adlarla anılır. Çağlayan, güzel görünüşünden başka, su gücü elde edilebilen bir yer olarak değer taşır.
Çakıl Çölü: Üzeri yellerin savurduğu ve oldukça yuvarlaklaştırdığı çakıllarla örtülü çöl. Böyle çöllerde yayvan çukurluklar uzanır.
Çakıl: Akarsular boyunda, deniz, göl kıyılarındaki yuvarlak taş parçaları.
Çalı: Odunlaşmış ince gövdeli, çoğunca birden çok gövdeli, yapraklı, yerine göre dikenli bitki.
Çam Ormanı: Halk arasında çeşitli iğne yapraklı ağaçların çok yer tuttuğu ormanlar için çok kullanılan bir söz.
Çamur Kaynağı: Yanardağ bölgelerinde veya kimi yerde bu bölgeler dışında sürekli olarak kaynayan çamurlu; bulanık sıcak su kaynağı.
Çamur Seli: Yarı kurak bölgelerde yağmur sularının, ya da eriyen karların, kaplarcasına çamurlu, bulanık olarak akmaları.
Çamur: Su ile karıştıktan sonra içine batılır, bulaşır bir durum almış bulunan toprak. Kuru iken toz, toprak durumunda olan kır, tarla, ya da sokak, yağmurdan sonra çamur ile örtülür. Çamurlu sokaklardan geçmek zor olur. Denizlerin dibinde de renk renk çamurlar birikmiştir Bütün çamurlar, sudan uzaklaştıktan, kuruduktan sonra yavaş yavaş katılaşır, daha sonra da taşlaşmaya doğru giderler. Çirkef, Çirkef çamur, Balçık.
Çanak: Çevresine göre bir çukurluk gösteren yer.
Çapraz Tabakalanma: Çok kısa mesafeler içinde tabakalanmanın sık sık değişik yönde uzanması, çapraz bir biçimin belirmesi şeklindeki yapı. Bu türlü tabakalanma, deltalarda, akar su birikinti yerlerinde, kumullarda görülür. Başka bir deyişle, çapraz tabakalanma, akarsuların, rüzgarların biriktirmesiyle ilgilidir. Böyle bir tabakalanma, tortulanan parçaları taşımış olan göçün sık sık yön ve güç değişikliğine uğradığını anlatır.
Çarpak: Menderes büklümleri yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru çok eğimli, hatta dimdik olarak uzanan ve hızlı akış çizgisinin yanaştığı kıyı olduğu için kemirilen yanı. Çarpak kıyı, ya da sadece çarpak, biçimi bakımından içbükey bir uzanış gösterir. Burası, suların kıyıyı dövdüğü yerlerdir.
Çatallanma: Geniş anlamıyla, bir ırmak boyunda ırmağın çatal çatal olarak akması olayı.
Çatı Çukurlaşması: Çoğunca genç kıvrım dağlarında görülen doruk boyundaki çukurlaşma. Böyle yerlere akarsular yerleşmiş, enine vadi açılmış bulunur.
Çatlak: Kaya tabakaların her iki yanındaki bölümlerinden yerinden kımıldama, aşağı, yukarı yer değiştirme olamamış bulunan yarılma yeri.
Çatlama: Dilimizde başka karşılıkları Çatlak, Çatlak dalgası, Dalga çatlaması. Deniz dalgalar kıyıya yakın sığ yerlerde köpükler saçarak çatlaması, Bunun için buna dalga çatlaması da denir.
Çatlayan Dalgalar: Çatlak dalgaları.
Çavlan: Akarsular boyundaki çağlayanların büyüklerine verilen ad. Büyük çağlayan.
Çay: Irmaktan küçük dereden büyük olan akarsu. Ancak, dere ile çay, Irmak ile çay arasındaki sınırı çizmek, kimi zaman ve kimi yerde güç olur.
Çekik Deniz: Denizin çekilmesi sırasında, bu olayın belirdiği yerde denizin en çok alçalmış, çekilmiş durumu.
Çekik Su: Yıl içinde belirli bir zamanda bir akarsuyun yatağından en az su geçirmesi durumu. Çekilme.
Çekilme Akıntısı: Gelgit olayının belirgin bulunduğu yerlerde deniz yüzünün çekilmesi sırasında karadan denize doğru olan akıntı. Gelgit akıntıları, kabarma akıntısı.
Çekilme: Deniz sularının, yüksekteki bir durumundan aşağı doğru, düzenli dönemlerle her gün alçalması çekilmesi olayı.
Çemberleme Kımıltı: Suların dalgalanması sırasında düşey doğrultuda çembere benzer bir yörünge üzerinde olan kımıltı.
Çentik (Kertik) Vadi: Akarsuların derine aşındırmasıyla oluşan V şekilli, tabansız, genç vadilere çentik vadi ya da kertik denir.Türkiye’nin bugünkü görünümünü 3. ve 4. zamanda kazanmış olması nedeniyle, Türkiye akarsuları henüz denge profiline ulaşmamış, genç akarsulardır. Bu nedenle ülkemizde çok sayıda çentik (kertik) vadi bulunmaktadır.
Çentik: Yüksek, dik kıyılarda, yarların hemen dibindeki küçük dalga oyuğu.
Çernozyom: Kara toprak.
Çevriktepe: Menderes çizerek akan ırmaklar boyun da üç, ya da dört yanı akarsu yatağı ile çevrili tepe. Çevriktepe’nin etrafı menderes çemberiyle kuşatılmıştır.
Çığ Oluğu: Çığların her yıl belirdiği, kar yığınlarının gürültülerle yamaç aşağı indiği yerlere denir. Çığ olukları kar içinde açılmış, düz uzanışlı, dar, derin oluklardır.
Çığ: Yüksek dağların dik yamaçlarının bir yerinden koparak yuvarlanmaya başlayan, yuvarlandıkça da büyüyen kar yığını.
Çığır: Bir akarsuyun kaynağından başlayarak döküldüğü yere kadar izlediği alan.
Çıkış Yüzeyi: Yeryüzü biçimlerinin gelişmesine bir başlangıç olan ilk yüzey.
Çizgisel Püskürme: Magma yeryüzüne bir yarık boyunca çıkıyorsa, buna çizgisel püskürme denir.
Çokgenli Topraklar: Karlı soğuk iklim bölgelerinde ince kumlu taşlı killi toprakların kuruduktan çatlamasıyla beliren çokgenlerle dolu topraklar.
Çorak: Kurak, tuzlu ve tarıma elverişli olmayan toprak.
Çoraklaşma: Suyu çekilmiş, bubarlaşmanın etksi geniş ölçüde olmuş bulunan kurak bölgelerde beliren toprağın çoraklaşması tozların artması şeklindeki çorak olma olayı. Çorak toprakların çoğalması olayları çoraklaşma adı altında toplanır.
Çökerti Sekisi: İçinde erimiş maddelerin bulunduğu sularda büyük kaynaklar önünde ayrışmalar yüzünden beliren çökertilerden doğmuş basamaklar. Pamukkale’de olduğu gibi.
Çökerti Tepesi: İçinde erkmiş olarak kireçtaşı çakmaktaşı, bulunan suların, hele sıcak suların, yeryüzüne çıktığı yerde bu maddelerin zamanla çökelerek tümsek biçimine gelmiş durumu. Doğu Ana doluda Ağrı bölgesinin Diyadin taraflarında bunlar çoktur.
Çökerti: Sular içinde yüzer halde bulunan parçacıkların ya da erimiş maddeler elverişli şartlar altında dibe çökmesi orada tortulanması olayı.
Çökme Dolini: Yeraltında bulunan mağara sistemlerinin tavanlarının incelerek çökmesi ile oluşan karstik şekillerdir. Çökme dolinleri, derinliklerinin fazla oluşu, yamaçlarının eğimli oluşu ve tabanlarındaki iri bloklar halinde maddeler bulunması nedeniyle erime dolinlerinden kolayca ayırtedilirler.
Çökme: Deniz yüzüne göre yerkabuğunun bir bölümünün seviye değişikiğine uğraması, çökmesi. Kırılma yada yaylanma bu olaya sebep olabilir.
Çöküntü Alanı: Dar anlamıyla, dibi deniz yüzünden daha aşağıda bulunan, dışarıya akışı olmayan çanak.
Çöküntü Bölgesi: Yerkabuğunun çöküntüye uğramış bölümü. Sözgelişi, Ege Bölgesinin büyük çukurlukları, Anadolu’nun birçok ovaları, birer çöküntü bölgesidir.
Çöküntü Gölü: Yeraltı oyuklarının, mağaralarının tavanları çökerek meydana getirmiş çanaklarda su birikmesiyle belirmiş göl.
Çöküntü Hendeği Vadisi: Biribirine koşut (paralel) olarak boylu boyunca uzanan kırıklar arasında çöküntü hendeğini güden akarsuların vadisi. Kırık-boyu vadisi.
Çöküntü Hendeği: Yatay tabakaların yan basınçlarla kırılarak alçalmasıyla oluşan çukurluk, oluk.
Çöküntü Kıyısı: Kıyı boyunda, denizin karaya doğru ilerlemesini doğurmuş bulunan çökmelerden ileri gelmiş kıyılar.
Çöküntü Vadisi: Yeraltındaki uzun mağaraların tavanlarının çökmesinderı doğmuş uzun çukurluk. Böyle çukurlukların (ki dik yamacı bulunduğu gibi, iki ucu da kapalı olur.
Çöküntü: Yerkabuğunun bir bölümünün, bulunduğu yerden daha aşağıya doğru alçalması. Çökme.
Çöl İklimi: Yıllık yağış tutarı 250 mm den az, yağış zamanı belirsiz sıcaklık oynamaları çok büyük olan iklim.
Çöl Toprakları: Çöllerde görülen, organik madde yönünden son derece fakir topraklardır.
Çöl: Bitki örtüsünün hiç bulunmadığı, ya da çok seyrek cılız olduğu çok kurak yerler.
Çölleşme: Ya doğal olaylarla, ya da insanın yıkıcı işleri yüzünden bir bölgenin gittikçe kuraklaşması, yoksullaşması, çoraklaşması kıraçlaşması.
Çözülme: Taşların, iklim elemanlarının etkisiyle ufalanıp ayrışması.
Çukur Şekiller: Yeryüzünün kabarık yerlerine karşılık çukur olan yerleri.
Çukurel: Deniz yüzüne yakın, yarı tepelik, yarı düzlük yerlere verilen ad. Çukurel, aşınmalardan doğabileceği gibi, birikmelerden de ileri gelmiş olabilir.
Çukurlaşma Yerleri: Birbirine, sonuç olarak, az çok yakın olmakla beraber türlü anlamları boşalma yoluyla beliren çanak, yer çökmesi yoluyla beliren çanak, yanardağ patlamasından doğan çanak, yerkabuğunun çöküntüleri yüzünden beliren çukurlaşma tekneleri.
Çukurluk: Yerkabuğunun, yeryüzünün kabarık yerlerine göre alçak, çukur olan yerlerine verilen ad.
Çukurova: Deniz yüzünden pek az yükseklikte bulunan ova.

D

Dağ Basamağı: Dağ eteği düzlüklerinin oluşmuş bulunduğu dağlarda görülen bir, ya da birkaç basamak durumundaki dağ yamacı biçimi.
Dağ Çayırı: Dağ zirvesinde orman üst sınırından sonra görülen ot toplulukları.
Dağ Doğuşu Teorisi: Yerkabuğunun gelişmesini ve biçimlenmesini açıklamak için bu kabuğun oynak yerler Orogen’ler. ve yerleşik yerler Kratogen’ler. den meyda na geldiğini ileri süren teori.
Dağ Doruğu: Dağın en yüce yeri. Dağ doruğu ya sivri, dişli bir biçimde olur, yada yuvarlakça bulunur. Bu biçimler, buradaki taşlara, aşınma şekillerine bağlıdır. Doruk.
Dağ Döküntüsü: Dağlardaki kayaların parçalanmasından ileri gelen taş kırıntılarının, dağın eteğinde, yamacında yığılması.
Dağ Düğümü: Sıra sıra kıvrım dağlarının birbirlerine iyice yanaştıkları, dar bir bölgede sanki sıkıştıkları yer. Dağ düğümü olan yerler dağların kavşak yeridir.
Dağ Eteği Düzlüğü: Dağın önyerinden içerisine doğru sokulan yontukdüz.
Dağ Eteği Ovası: Dağ eteğinde, eğimin azaldığı yerlerde meydana gelen birikinti konileri ve birikinti yelpazelerinin zamanla yanlara doğru büyüyerek birleşmeleri sonucu oluşan ovalardır. Bursa ovası, Uludağ’ın eteğinde oluşmuş bir dağ eteği ovasıdır.
Dağ Eteği: Ana çizgileriyle, dağ yamacının sona erdiği yer ile önündeki çukur, alçak, düz yer arasındaki sınır. Aşınma bakımından dağ eteği, aşınmanın durakladığı, birikmenin başladığı yerdir.
Dağ Gölü: Çok kurak bölgelerde dağlık yerlerdeki inişli çıkışlı yüksek bölge çölü. Buna karşılık. daha geniş yer tutan düzce çöller vardır.
Dağ İçi Ovası: Dağ içlerinde eğimin azaldığı yerlerde, akarsuyun taşıdığı malzemeleri biriktirmesi sonucu oluşan düzlüklerdir. Engebeli ülkelerde daha fazla oluşur. Malatya, Muş, Elazığ Ovaları bu şekilde oluşmuşlardır.
Dağ Kolu: Sıradağlardan her iki yana doğru uzanan dağ sırtlan.
Dağ Sırtı Çizgisi: Bir dağın, iki yana doğru inen çatı biçimli üst bölümü.
Dağ Yamacı: Dağın eteğinden doruk boyuna kadar uzanan eğimli yer.
Dağlık: Dağların çok yer tuttuğu, iniş çıkışların, sarp çok olduğu yerler için kullanılan bir sıfat.
Dalga Aşındırması: Denizin aşındırıcı gücünün kıyıları yıpratması olayı.
Dalga Çatlaması: Dalgaların, kıyıya çarparak kükremesi, bu sırada çatlaması olayı.
Dalga Çukuru: Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların alçalan kısmına dalga çukuru denir.
Dalga Düzlüğü: Yüksek kıyıların önünde, dalga çatlamaları yüzünden yar’ın gerilemesinden doğmuş düzce yer.
Dalga Oyuğu: Dik kıyılarda yarın alt bölümündeki biçimli oyuklar.
Dalga Sırtı: Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların yükselen kısmına dalga sırtı denir.
Dalga: Rüzgarların etkisiyle deniz ve göl yüzeylerinde meydana gelen salınımlardır.
Dalgalı Ova: Uzun süren aşınmalardan, yıpranmalardan, yontulmalardan sonra,kabartıları silinmiş, her yeri düzce, dalgalıca bir biçim almış bulunan yerler.
Dalmaçya Kıyı Tipi: Kıyıya paralel uzanmış dağların çukur kısımlarının deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.Yurdumuzda Antalya- Kaş kıyıları buna örnektir.
Damlataş: İnler, mağaralar içinde görülen ve damlalardan doğmuş bulunan taşlar.
Dazkır: Yarı bozkır, yarı çöl özelliği gösteren bitki örtüsü alanı.
Debi (Akım): Akarsuyun taşıdığı su miktarı.
Delidere: Birdenbire kabaran ve kısa bir süre sonra çekilen, hatta kuruyan küçük akarsu.
Deliırmak: Akışı düzensiz olan, kabarık ve çekik zamanları arasında çok seviye farkı bulunan, kabardıkları zaman suları yataklarına dolan ve taşan akarsular.
Delta Ovası: Akarsuların taşıdıkları malzemeleri, deniz içerisinde biriktirmesi sonucu üçgene benzeyen düzlükler meydana gelir. Bunlara delta ovası adı verilir.Başlıca delta ovalarımız; Bafra, Çarşamba ovaları ile Çukurova’dır.
Delta: Akarsuların denize ulaştığı yerde denizi doldurarak oluşturduğu üçgen görünümlü ova.
Denge Profili: Akarsuların derine aşındırmasıyla yatak eğimi gittikçe azalır. Zamanla akarsuyun akış hızı azalarak hemen hemen sona erer. Bu duruma erişmiş bir akarsu yatağında başlangıçtaki pürüzler ortadan kaldırılmış olur. Akarsu ağzından kaynağına doğru uzanan profil iç bükey bir görünüm alır ki buna denge profili denir.
Deniz Akıntısı: Okyanuslarda denizlerde, doğdukları bölgelerden çok uzaklara su yığınlarını sürükleyen akıntılar.
Deniz Dibi Vadisi: Deniz suları altında kalmış vadi.
Deniz Gerilemesi: Denizin karadan çekilmesi, gerilemesi olayı.
Deniz Hendeği: Denizlerin dibinde uzun çukurluklar. Deniz dibi.
Deniz İklimi: Denizlerde, adalarda yüksek enlemlere doğru sokulan, batı rüzgarlarına dönük kıyılar boyunda orta enlemler boyunca uzanan bölgelerdeki nemlice, sıcaklık oynamaları az iklim. Deniz ikliminde hem gece ile gündüz, hem de yaz ile kış arasında az sayılacak sıcaklık oynamaları olur. Kara iklimi.
Deniz İlerlemesi: Denizin karaya doğru ilerlemesi, karadaki çukur yerleri basması olayı.
Deniz Kıyısı: Denizlerin karalarla olan sınırı.
Deniz Kulağı: Körfezlerin, koyların birbiri ardınca sıralandığı kıyılarda, bu girintilerin önünde kıyı diliminin gelişmesi yüzünden körfezlerin, koyların göl biçimi almış durumu.
Deniz Tabanı Yayılması: Magmadan kaynaklanan hareketlerle katı kabuk tabakasının kırılarak açılması ve bu açılmaya, genişlemeye bağlı olarak çıkan lavların kırıklar boyunca kenarlara doğru yayılması. Okyanuslar, kıta kütlelerinin birbirinden ayrılması sonucu oluşmuştur.
Deniz Yüzü Oynaması: Deniz yüzünün geniş ölçülü değişmesini belirten terim.
Deniz: Okyanusların kıta içlerine doğru uzanan kollarına deniz denir.
Denkleşme Akıntısı: Biribirine dar bir boğazla bağlı, fakat ayrı özellikte suları bulunan iki deniz arasındaki akıntılar.
Denüdasyon Taraçası: Kaya sekisi.
Denüdasyon: Süpürülme, su süpürmesi, yel süpürmesi.
Deprem: Yer kabuğu içinde birikmiş olan potansiyel enerjinin fay hatları gibi jeolojik kırıklar üzerinden dalgalar şeklinde dışarı atılması olayına deprem denir.
Dere: En küçük akarsu türüdür.
Derecik: Küçük dere.
Derin Çukur: Denizlerin dibindeki çok derin çukurluklar.
Derin Deniz Çukurları: Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur. Yeryüzünün en dar bölümüdür.
Derin Deniz Platformu: Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.
Derine Aşınma: Akarsuyun, yatağını kazması, oyması, gittikçe derinleştirmesi işi.
Derinlik: Çukur bir yerin derin olma durumu, derin olma derecesi.
Derya: Deniz.
Dev Kazanı: Çağlayan ve çavlanlarda suların yüksekten düştüğü kısım aşınırsa, derin oyuklar oluşur. Bu oyuklara dev kazanı denir.
Devamlı Meyil: Sürekli iniş.
Dış Bükey: Dışa doğru bükülmüş, eğilmiş şekil.
Dışık: Yanar dağlardan fırlatılmış olan, ya da akıcı lavların üstünde, dibinde oluşmuş bulunan delikli, yüzü tırtıklı, pürtüklü, köpüklü görünüşteki taşlar.
Dik Kıyı: Kıyıların enine uzanışına bakarak yapılmış bu bölünuşe göre, kıyı boyundaki dağların, sırtların, yaylaların denize kadar uzandığı, orada dik bir biçimde sona erdiği yerler.
Dik: Çok eğimli yerlere verilen ad. Dik bir bayır, dik bir dağ yamacı, dik yokuş gibi sarp.
Dikit: Kireçtaşının erimesi ile oluşmuş mağaraların tavanından damlayan suların mağaranın tabanında buharlaşması ile suyun bünyesinde bulunan kirecin birikerek yukarıya doğru sütun gibi yükselmesidir.
Diklik: Birdenbire dikleşen yerlere verilen ad. Dik.
Dilik Arazi: Kırgıbayır.
Dip Buzu: Akarsuların dibinde tutmuş bulunan buzlar.
Dip Buzul Taşları: Buzulun dibinde sürüklenmiş, sivrilikleri kalmamış yuvarlak, kum ve çamur durumundaki parçalar.
Dipsiz Derinlik: Yeraltının çok derin, bilinmeyen yerleri.
Distrofik Göller: Çok düşük kireç içeriğine ve yoğun humusa sahip bundan dolayı da suyun kahverengi renk aldığı göller.
Diyaklaz: Çatlak.
Doğal Set Gölleri: Göl oluşumuna elverişli olan çanakların açık kısımları varsa ve bu kısımlar çeşitli olaylarla tıkanırsa set gölleri oluşur.
Dolgu Yerleri: Dolma, tortulanma.
Dolin: Karstik aşındırma şekli, koyak.
Dolma: Dış güçlerin etkisi ile bir yerden koparılan ve taşınan ufalanmış taş parçalarının ve parçacıklarının, bir başka yerde birikmesi olayı.
Doruk Biçimleri: Dağların en yüce yerlerinde doruk katında yükselen tepelerin çeşitili biçimleri.
Doruk Çizgisi: Sıra dağların üst bölümünden geçtiği düşünülen çizgi.
Doruk Hattı: Dağların en yüksek noktalarından geçen sınır.
Doruk Sivrisi: Dağların dişli doruklarının en sivri yeri Dağ, Doruk.
Doruk: Bir dağ veya tepenin en yüksek noktası.
Doruklu Dağlar: Uzanışı belirgin olan, doruğu iyice belli bulunan dağlar.
Drumlin: Buzul biriktirmesi ile oluşan alçak tepelere denir.
Durgun Su: Karalarda göl, gölcük, bataklık, sazlık, gölet ve hangi bir göleklenmiş suya verilen ad.
Düden: Karstik alanlarda derine doğru inen suyun yutulduğu oluk.
Düz Kıyı: Kıyı akıntıları ve başka etkilerle koyların önü kumsallarla çevrilerek, burunlar aşınıp geriliyerek meydana gelmiş düz uzanışlı kıyılar.
Düzey: Yer seviyesi.
Düzlek Yapı Yontuğu: Yatay, ya da buna yakın duruşlu tabakaların üst üste sıralandığı yerler de uzun süren aşınmalar, yontulmalar yüzünden belirmiş yine düzce, az dalgalı yöre.
Düzlek Yapılı Yer: Yatay duruşlu tabakaların geniş yer tuttuğu düzlük.
Düzleşme Kıyısı: Alçak ve yüksek kıyıların birbiri ardınca değişik olarak sıralandığı deniz kıyıları.
Düzlük (Ova): Deniz yüzeyine göre değişik yüksekliklerde olan az eğimli yerlere verilen isimdir.

E

Eğilme: Tabakaların, gözle güç görülecek kadar az eğilip bükülmesiyle beliren çok yayvan kemerlerin, teknelerin bulunduğu kıvrımlar.
Eğim Eğrisi: lrmağın, yatağını aşındırması süresince gelişen ve akarsuyun kaynak yeri ile ağzı arasındaki yatak boyunca çizilen eğri. Bu eğri, kaynağa doğru olan yukarı bölümü dikçe, ağıza doğru olan aşağı bölümü yatıkça bir biçim gösterir. Bu eğri akarsuyun ağzından kaynak yönüne doğru geri geri oyması ile meydana gelmiştir. Akarsuyun geçtiği yeri oymasının son dönemini belirten bu boyuna eğri, türlü bilginlerce başka başka kelimelerle adlandırılmıştır.
Eğim Kesikliği: Akarsular boyunda yer yer görülen dik yerler.
Eğim Ölçer: Yatay duruşları bozulmuş tabakaların dalışını ölçmek için kullanılan bir araç.
Ekleme Tepe: Asıl yanar dağın yamaçlarında, hemen yanında belirmiş daha küçük tepeler. Bunun için böyle tepelere ekleme tepe, denilir. Bunlar püskürmeler sırasındaki zorlamalarda çatlaklardan fırlamış katı parçaların, yığılmasından doğmuştur. Erciyes dağında böyle ekleme tepeler çoktur.
Eksibe: Kumul.
Eksoreik Bölge: Akışlı bölge.
Ekstrüzif Kayalar: Magmanın yüzeyde soğuması ile oluşan kayalar.
Ekstrüzif Volkanizma: Dış volkanizma.
Eküidistans: Topoğrafya haritalarında birbiri ardından gelen eş – yükseklik eğrilerinin, orada değişmiyen eşit değerdeki aralığı. Dilimizde buna eşit aralık, sabit aralık denir.
Engebe: Dağlık yer, yeryüzü şekilleri.
Engebeli Arazi: Dağlık yer, inişli – çıkışlı arazi.
Engebelik: Yer kabuğu üzerindeki dağlar, tepeler, çukurlar, vadiler, platolar gibi yüzey şekillerinin tümünü ifade eden terim.
Engebelilik: Kısa mesafelerde eğimin sık sık değişmesi, eğimle birlikte tepe, vadi, yamaç, plato ve dağ gibi coğrafi ünitelerin farklılıklar göstermesi.
Enine Ada: Uzanışı ile kıvrım uzanışları arasın da ilgi olmayan, çoğunca karışık yapılı adalar.
Enine Akarsu: Su bölümü kabarıklıklarına dikey uzanan akarsu.
Enine Boğaz: Her iki kıyıda türlü yapıda ve çoğunca yapı ile kıyı uzanışının birbirine uymadığı deniz boğazı.
Enine Doruk Sırtı: Uzanışı, kıvrım uzanışına dikey olan doruklar.
Enine Kırılma: Tabakaların uzanışına ya az çok dikey, ya da yamuk giden kırılma yerleri. Bunun tersi boyuna kırılmadır.
Enine Kıyı: Kıyı boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi.
Enine Vadi: Kıvrımlı bir sıradağın kıvrımları boyunca değil, buna az çok dikey olarak uzanan vadi.
Enlem: Yerküremizin herhangi bir noktasından ekvator dairesine paralel olarak geçen çemberdir.
Epijenez Yarma Vadi: Bugünkünü değil, eski bir eğimi güden boğaz biçimli vadi.
Epirojenez: Karaların toptan alçalması ya da yükselmesi olayına epirojenez denir.
Erime Dolini: Kalker yüzeyler üzerinde, yağış sularının eritmesiyle oluşan karstik şekildir.
Erozyon: Toprağın kemirilmesi, taşınması.
Estuar: Gelgitin görüldüğü kıyılarda su basmasına uğrayan akarsu ağzı.
Etek Döküntüsü: Dağ eteklerindeki taş kırıntıları yığıntısı.
Etekdüzü: Dağ eteği düzlüğü.
Etezyen İklimi: Dar anlamı ile Doğu Akdenizde esen etezyen rüzgarlarının etki alanı içindeki iklim örneği.

F

Falez (Yalıyar): Kıyılarda dalgaların aşındırması sonucu oluşan diklik.
Fasiyes: Genellikle tortullaşmanın, çökelmenin meydana geldiği ortam. Kara fasiyesi, deniz fasiyesi gibi.
Fay Açısı: Dikey düzlem ile fay düzlemin yaptığı açıya fay açısı denir.
Fay Aynası: Fay oluşumu sırasında yükselen ve alçalan blok arasındaki yüzey kayma ve sürtünme nedeniyle çizilir, cilalanır. Parlak görünen bu yüzeye fay aynası denir.
Fay Çizgisi: Kırılmanın olduğu çizgisel hat veya doğrultu.
Fay Dikliği: Yer kabuğunun kırılması ile alçalan ve yükselen bloklar arasında kalan eğimi fazla yükselti basamağı.
Fay Kaynağı: Fay hattı boyunca yeryüzüne çıkan kaynaklardır. Halk arasında bu kaynaklara ılıca, kaplıca, çermik, içme ve maden suları denilmektedir. Ör: Manisa (Kurşunlu, Urganlı, Alaşehir, Demirci), Denizli (Pamukkale, Sarayköy, Buldan), Kütahya (Simav), Balıkesir (Edremit, Gönen) gibi merkezlerde vardır. Bu yerlerin ortak özelliği yer yapılarının özelliğidir.
Fay: Türkçe’de fayın karşılığı kırık, kırılmadır. Dağ oluşum hareketleri sırasında yer kabuğunun kırılma alanları. Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine fay denir.
Feymün Ovası: Taşkın ovası.
Fiyord Kıyı: Buzulların oluşturduğu U şeklindeki vadilerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Fiyord: Dar ve uzun, budaklı, oluk biçimli, içerisini deniz suları örtmüş, koylar, körfezler. Böyle yerlerde derin çanaklarla bunları birbirinden ayıran eşikler vardır. Fiyordlar dördüncü çağın buzulları altında kalmış yerlerde oluşmuştur.
Fiziki Coğrafya: Doğal coğrafya.
Fiziki Haritalar: Yeryüzünün kabartı ve çukurluklarını gösteren orta ya da büyük ölçekli haritalardır. Fiziki haritalar hazırlanırken eş yükselti ve eş derinlik eğrileri geniş aralıklarla geçirilir. Bu aralıklar çeşitli renklerle boyanır. Yükseltiler genellikle yeşil, sarı ve kahverenginin çeşitli tonları ile, derinlikler ise açıktan koyuya mavi rengin tonları ile gösterilir.
Fizyografi: Huxley tarafından ileri sürülmüş bir bilim adı olup, doğal coğrafyayı karşılar.
Fluviatil Erosion: Akarsu işlemesi.
Fluviyal Topoğrafya: Akarsuların aşınma, taşınma ve birikme gibi faaliyetlerinin etkili olduğu saha.
Fundalık: Çalı ormanı.

G

Garig: Akdeniz ikliminin doğal bitki örtüsü makilerin tahrip edildiği yerlerde ortaya çıkan bitki topluluğu.
Gayzer: Fışkıran sıcak su kaynağı.
Geçici Akarsu: Yatağında her zaman su bulundurmayan, bazen kuruyan akarsudur.
Gel-Git Akıntıları: Denizlerdeki seviye değişmelerine bağlı olarak özellikle koy ve körfezler dahilinde oluşan akıntılar.
Gerçek Alan: Yeryüzü şekillerinin tüm engebeleri ile hesaplanan alanıdır.
Glasye: Buzul.
Göl Ayağı: Gölden beslenen akarsu. Göl sularını başka alanlara boşaltan akarsu.
Göl: Kara içlerindeki çukurlukları dolduran durgun sulara göl denir.
Graben: Çöküntü hendeği.
Guyot: Üstü adeta bıçak gibi kesilmiş, yani düz olan deniz altı tepesi. Deniz tabanının çökmesine paralel olarak adalar, deniz seviyesine yaklaştığında dalgalar tarafından aşındırılarak düzleşir ve daha sonra bu düzleşen ada deniz tabanı çökmeye devam ettiği için su altında kalır.

H

Haliç: Gel-git olayından etkilenen geniş ırmak ağzı.
Haliçli Kıyı: Yükseltisi az ve akarsularla hafifçe yarılmış bir platonun veya tepelik bir alanda bulunan vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Haliçli kıyıların özel bir türü limanlı kıyılardır.
Harita Ölçeği: Harita üzerinde belli iki nokta arasındaki uzunluğun, yeryüzündeki aynı noktalar arasındaki uzunluğa oranıdır.
Harita: Dünya’nın bütününün ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmış şekline harita denir.
Havza: Bir akarsuyun bütün kolları ile birlikte beslendiği alan. Akarsu havzası (örneğin; Fırat Havzası). Çevresine göre alçakta kalan saha (örneğin; Ergene Havzası).
Heyelan: Toprağın, taşların ve tabakaların bulundukları yerlerden aşağılara doğru kayması ya da düşmesine toprak kayması ve göçmesi denir. Ülkemizde bu olayların tümüne birden heyelan adı verilir. Yerçekimi, yamaç zemin yapısı, eğim ve yağış koşulları heyelana neden olan etmenlerdir.
Hipsografik Eğri: Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.
Horst ve Graben Sistemi: Kırılma sonucunda çöken alana göre yüksek kala alan (Bozdağ horstu) ve çöken alanın (Gediz grabeni) bir arada bulunduğu yüzey şekli.
Horst: Yerkabuğunun kırılarak yer değiştirmesi ile yüksekte kalmış kısmı.
Hörgüç Kaya: Buzul tarafından dirençli kayaların daha az aşındırması ile oluşan hörgüce benzer tepeciktir.

I

Irmak: Akarsu.
Ilıca: Suyu yer altından sıcak olarak çıkan hamam, kaplıca.

İ 

İç Deniz: Okyanuslara boğazlar aracılığıyla bağlanan kara içlerine sokulmuş denizlere denir.
İç Sular: Denizler ve okyanuslar dışında yeryüzündeki tüm su kaynakları.
İklim: Geniş bir bölge içinde ve uzun yıllar boyunca değişmeyen ortalama hava koşullarına iklim denir.
İnlandsis: Karalar üzerinde yayılan örtü buzulu.
İzobat: Eş derinlik eğrisi.
İzohips Aralığı: İzohipsler haritaların ölçeğine uygun olarak belirlenen yükselti aralıkları ile çizilir. Bu aralığa izohips aralığı ya da eş aralık denir.
İzohips Eğrisi: Deniz seviyesinden aynı yükseklikteki noktaları birleştiren eğriye eş yükselti (izohips) eğrisi, aynı derinlikteki noktaları birleştiren eğriye eş derinlik (izobath) eğrisi denir.
İzohips: Eş yükselti eğrisi.

J

Jeoantiklinal: Jeosenklinallerde, yani derin deniz çanaklarında biriken tortulların sıkışması sonucu deniz veya okyanus üzerine çıkan kısmı.
Jeofizik: Yer fiziği ile uğraşan bilim dalı.
Jeoloji: Yer bilimi, yer kabuğunun yapısını evrelerini ve bileşimini inceler.
Jeolojik Harita: Kaya oluşumları ile fay hatları gibi diğer fiziksel özelliklerin dağılımlarını ve aralarındaki ilişkileri gösteren harita.
Jeomorfoloji Haritaları: Bir bölgedeki şekillenme süreci yani iç ve dış güçlerin etkisiyle oluşan yer şekilleri hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalarda faylar, yamaçlar, vadi türleri, birikinti konileri, sekiler, ovalar ve daha bir çok yer şekli taranarak gösterilir. Yer şekillerinin kolay ayırt edilmesi amacıyla bu haritalar renklendirilir.
Jeomorfoloji: Yerşekilleri bilimi.
Jeomorfolojik: Yerşekilleıi bilimi ile ilgili.
Jeosenklinal: Derin deniz ya da göl çanakları. Akarsular, rüzgarlar ve buzullar, aşındırıp, taşıdıkları maddeleri deniz ya da okyanus tabanlarında biriktirirler. Tortullanmanın görüldüğü bu geniş alanlara jeosenklinal denir.

K

Karstlaşma: Kireçtaşlarının karbondioksitli sularla erimesi ve bu erimeden dolayı oluşan topoğrafya şekillerinin ortaya çıkmasıdır.
Kayaç: Yer kabuğunun ana malzemesini oluşturan taş ve kayalar.
Kaynak: Yer altı sularının tekrar yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir.
Kayşat: Döküntü. Kaya, toprak vb. yerinden kopan parça.
Kırgıbayır: Sel suları ve akarsuların dilik dilik yardığı çıplak yamaçlar.
Kıstak: Bir yarımadayı karaya bağlayan, iki yanı su ile çevrili dar kara parçası.
Kıta: Denizlerin ortasında çok büyük birer ada gibi duran kara kütlelerine kıta denir.
Kıvrılma: Tortul ve diğer kayaların, yerkabuğunda meydana gelen sıkışmalar sonucunda asli durumlarının bozularak çeşitli şekillerde kıvrılması.
Kıvrım: Dağ oluşum hareketleri ile özellikle tortul tabakaların sıkışmaları ile çeşitli yönlere doğru eğilip bükülmeleri. Derin denizlerde biriken tortulların kıvrılarak yükselmesi ile kıvrımlı dağlar oluşmaktadır.
Kıyı Aşınım Düzlüğü: Dalgaların kıyıyı kara içine doğru aşındırması ve kıyıyı geriletmesi ile oluşan falezler önünde az eğimli bir yüzey gelişir. Kıyı aşınım düzlüğü ya da abrazyon platformu adı verilen bu düzlüklerin üzeri genellikle kum ve çakıllarla kaplıdır.
Kıyı Kordonu: Kıyı oklarının koy ve körfezin ağız kısmını kapatacak kadar büyümesiyle oluşan yer şeklidir.
Kıyı Oku: Dalgaların taşıdığı malzemeleri deniz içinde veya kıyıya paralel bir şekilde biriktirmesiyle oluşan yer şeklidir.
Kıyı Sürüklenmesi: Kırılan dalgaların oluşturduğu akıntılarla kumların denize çekilmesi. Bu durum kıyı koruma planları açısından önem taşır.
Korrazyon: Akarsu ve rüzgarlarla taşınan katı parçaların çarpması, yani darbe etkisi ile meydana gelen aşınma.
Koy: Bir göl veya denizin sığ kısımlarında kara içerisine doğru oluşmuş küçük girintiler, küçük körfez.
Kör Vadi: Bu vadilerde akarsu bir mağara veya düdene dalarak kaybolur. Yani vadi bir düden veya mağara ile son bulur.
Körfez: Denizin karaya doğru sokulmuş bölümü.
Krater: Yanardağın huni şeklindeki ağzı. Volkan konisinin tepesindeki bacası.
Kuesta: Tabakaların bir tarafa doğru eğimli olduğu sahalarda yumuşak tabakanın aşınması ile sert tabaka üzerinde oluşan dik alın.
Kum Adacıkları: Akarsu eğiminin azaldığı ve yatağın genişlediği yerlerde, taşınan alüvyonlar ve kumlar küçük adacıklar şeklinde biriktirilir. Bunlara kum adacıkları denir.
Kumluk: Kumsal.
Kumsal: Dalgaların aşındırarak taşıdığı malzemeleri sığ kıyılarda biriktirmesiyle oluşan kum depolarıdır.
Kumul: Rüzgarların taşıdığı kumları hızının kesildiği yerlerde yada herhangi bir engelin gerisinde biriktirmesi ile oluşan kum tepeciklerine denir. Okyanus ya da denizlerin rüzgarlara açık kıyılarında ve çöllerde oluşur.

L

L Dalgası: Longitidunal dalgalar, yüzey dalgaları veya uzun dalgalar olarak da tanımlanır. Bu dalgaların hızları diğer dalgalara göre daha azdır.
Lapya: Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklardır. Oluşan çukurluklar keskin sırtlarda yan yana sıralandığından yüzey pürüzlüdür. Büyüklükleri birkaç cm ile birkaç metre arasında değişir.
Lejant: Haritalarda kullanılan işaret ve renklerin ifade edildiği tablodur. Haritanın okunmasını sağlar.
Lenitik: Kendi kendine temizlenen, hızla akan sular.
Lös: Rüzgar tarafından taşınarak çökeltilmiş toz ve mil boyutundaki toprak.

M

Maar: Volkanik patlama çukuru.
Mağara: Kalkerli arazilerde yer altı sularının kimyasal aşındırması ile oluşan yeraltındaki boşluklardır.
Maki: Akdeniz ikliminin bitki topluluğu.
Mantarkaya: Kurak ve yarı kurak bölgelerde kayaların özellikle alt kısımlarının rüzgarlar tarafından aşındırılması ile oluşan şekillerdir.
Mecra: Bir akarsuyun aktığı yer.
Menderes: Akarsuyun büklüm yaparak akması.
Mercanada: Atol.
Moren: Buzul taş.

N

Nahiye: Yeryüzünün bölgeden geniş ve daha da sürekli alanları için kullanılmış eski bir terim.
Nehir: Akarsuların büyüğüne verilen ad. Arapça aslı nehr olup, dilimizde nehir şeklinde kullanılmıştır.
Nunatak: Buzullar arasından yüze doğru uzanmış kaya çıkıntılarına verilen bir ad.

O

Obruk: Karstik kayaçlardaki derin doğal kuyular.
Oklüzyon: Kavuşmuş cephe. Arkadan gelen bir cephenin daha hızlı hareket ederek önde bulunan cepheye kavuşması. Bu olay, özellikle dağların yamaçlarında gerçekleşir.
Okyanus: Kıtaları birbirinden ayıran geni su kütlelerine okyanus denir.
Okyanusal Kabuk: Okyanus tabanlarında magmadan gelen malzemenin katılaşması ile oluşan kabuk. Bu kabuğun yoğunluğu kıt’asal kabuğa göre fazladır.
Oluk: Suyun daralarak aktığı yer.
Orojenez: Dağ oluşumu.
Oşinografi: Okyanusların ve denizlerin bütün yönleriyle bilimsel yönden incelenmesi ve araştırılması.
Ova: Engebeliğin çok az olduğu, düz ya da düze yakın, vadilerle yarılmamış yüzey şekli. Çoğu, alüvyonla kaplı düzlüklerdir.

Ö

Örtü Buzulu: Çok geniş alanlara yayılan, kilometrelerce alan kaplayan buzul türüdür.

P

P Dalgası: Primer dalgalar, titreşim hareketi ile yayılma doğrultusunun aynı yönde olduğu ve yayılma hızının en fazla olduğu dalgalardır.
Paralel: Koşut.
Parçalanma: Taşların ısınma-soğuma, donma-çözülme gibi olaylar yüzünden parçalanması, dağılması olayı.
Patlak Çukur: Peneplen. Maar kelimesinin dilimizde karşılığını tutan terim.
Peneplen: Yontularak düzleşmiş alan.
Peribacası: Özellikle volkan tüflerinin yaygın olarak bulunduğu vadi ve platoların yamaçlarında sel sularının aşındırması ile oluşan özel yeryüzü şekillerine peribacası denir.
Plato: Akarsu vadileriyle derince yarılmış düz ve geniş düzlüklerdir.
Pligon Toprak: Çokgenli toprak.
Polye (Karst Ovası): Çözünmeyle oluşmuş büyük karstik çukur alan.
Profil: Dış uzanış, dış görünüş.

R

Rakım: Yükselti. Bir noktanın deniz seviyesine göre yükseltisi.
Regrasyon: Epirojenik hareketlere bağlı olarak her devirde kara ve deniz seviyeleri değişmiştir. İklim değişiklikleri ya da tektonik hareketler nedeniyle denizin çekilmesine regrasyon (deniz gerilemesi) denir.
Rejim: Sıcaklık, yağış, akarsu debisi gibi elemanların yıl içindeki dağılışı.
Relyef: Yerşekilleri.
Reml: Kum.
Resif: Mercanlar, mercan yapıları.
Resifli Kıyı: Mercan resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir.
Rialı Kıyı: Nispeten yüksek ve akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bir alanda, vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Rias: Buzul çağında buzlar altında kalmamış, sadece akarsularla açılmış derin, vadilerin, deniz suları altında kalmasından doğmuş bir çeşit kıyı.
Rici İtikal: Geriye aşınma.
Rüzgar Erozyonu: Bitki örtüsünün olmadığı ya da cılız olduğu yerlerde toprağın rüzgarlarla yerinden kopartılarak taşınmasına rüzgar erozyonu denir.

S

S Dalgası: Sekonder dalgalar, titreşim hareketlerinin yayılma doğrultusuna dik ve bir düzlem üzerinde aşağı yukarı olduğu dalgalardır.
Sahra: Ova, dalgalı ova.
Saklı Çanak: Çöküntü alanı.
Salınım: Hareketli kütlenin ard arda aynı yerden aynı yönde geçmesi.
Salınma: Yer kabuğunun türlü yerlerinin değişik olarak inip çıkacak tarzda yükselmesi ve alçalması olayı.
Sander: İç buzulların ya da dağ buzullarının dışında, kumlarla, çakıllarla örtülü geniş düzlüklere verilen ad.
Sarkan: Çöllerde rüzgarların taşıması ile kumulların hilal şeklini almış hali.
Sarkıt – Dikit: Kalsiyum karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur. Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
Sathı Arz: Yeryüzü.
Sathı Bahir: Denizyüzü.
Sathı Mail: Aklan.
Savan: Ağaçlı bozkır.
Seki (Taraça): Yatağına alüvyonlarını yaymış olan akarsuyun yeniden canlanarak yatağını kazması ve derinleştirmesi sonucunda oluşan basamaklardır.
Selcik Yarıntısı: Dik yamaçlarda ,birbirine koşut (paralel) olarak yamaç aşağı uzanan yarıntılar.
Senklinal: Kelime anlamı bakımından “birbirine doğru eğilmiş’ demektir. Böyle bir yer uzunca bir tekneyi andırır. Yani çukurluktur. Dilimizde senklinal kullanıldığı gibi, bunun yerine geçecek şekilde tekne kelimesi de vardır.
Serbest Akıntı: İtilmeden doğan (rüzgar itmesinden) akıntılarla (Fransız coğrafyacıları buna itme akıntıları, zorlama akıntıları gibi adlar vermişlerdir), boşalma akıntılarının etki alanlarının ilerisin de, bunlar devamı gibi sayılan deniz akıntısı.
Serbest Menderes: Kıvrıntılar, büklümler çizerek akan ırmağın, içinden geçtiği su basan tabana gömülmemiş olması durumundaki menderesler.
Setli Irmak: Ovadaki bir ırmağın sürüklediği kil, kum gibi parçacıkları yolu boyunca yatağının dibine, yan arına yığması, böylece aktığı yeri geçtiği ovadan daha yükseğe çıkarması olayı.
Seyelan: Yağışlarda ya da kar erimelerinden sonra suların yer yüzeyinin tamamını kaplayarak akması olayı.
Sığ Deniz Adaları: Sığ denizde serpili bulunan, hemen yanındaki karadan sayılan adalar. Bu adalar, ya aşınmalarla, ya da burada belirmiş bulunan çöküntülerle kara gövdesinden ayrılmış parçalardır. Arazi yapıları ve taşları bakımından yanlarındaki karaların benzeridirler.
Sığ Deniz Yığıntısı: Karalardan koparılarak sürüklenen, yakındaki deniz dibinde tortulanan, yığılan taş parçacıkları.
Sığ Deniz: Kıyı boyundan -200 metre derinliğe kadar uzanan, bu uzanışı ile karaların çevresini türlü genişlikte çeviren az derin denizler.
Sıradağ: Araların da uzunlama vadilerin sıralandığı boylu boyunca uzanan doruklu dağlar.
Sırt: İki akarsu vadisini birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü şeklidir. Sırtların üzeri düz olabileceği gibi keskin de olabilir.
Sızıntı: Yüzey suyunun topraktan geçerek aşağılara yönelmesi hareketi.
Sirk Buzulu: Dağların tepesindeki ve yüksek yamaçlardaki küçük çanaklarda yeni oluşmaya başlayan buz türüdür.
Sirk Gölü: Buzul aşındırması ile oluşmuş çanaklarda suların birikmesi ile oluşan göl.
Sirk: Buzulun ilk oluşmaya başladığı yerde oluşan küçük aşınım çukurluğudur.
Step: Bozkır.
Su Aşındırması: Akarsuyun, taşları yontması, kemirmesi, eritmesi yoluyla yaptığı aşındırma.
Su Bölümü: Akarsu havzalarını birbirinden ayıran çizgi.
Su Erozyonu: Bitki örtüsünün cılız ya da hiç olmadığı yerlerde toprağın ve ana kayanın sularla yerinden kopartılarak taşınmasına su erozyonu denir. Kırgıbayır ve peribacası su erozyonu ile oluşan özel şekillerdir.
Su Küre: Yer yuvarlağının üzerini geniş ölçüde örten sular. Denizler.
Su Süpürtmesi: Denüdasyon teriminin dar anlamı ile karşılığıdır ki, taşların ufalanmasına bağlı olarak yeryüzünü yalıyan suların geçtiği yerleri soyması, süpürmesi olayını belirtir. Bir yatak içinde henüz toplanamamış, bir yamaç boyunca aşağı inerken geçtikleri yerin yüzünü kaplarcasına akarlar. Bu anda yamaçtaki toprak süpürülür, sürüklenir. İşte yamacın zamanla çıplaklaşmasına yol açan bu olay su süpürmesidir. Suyun böyle yamacı süpürmesinden türlü türlü ufak yeryüzü biçimleri doğmuştur. Yarıntılar,lapyalar, kırgıbayır, peribacaları.
Su Yatağı: Akarsuyun yolu boyunca aktığı yatak.
Subasan Tavan Ovası: Yan aşındırmasını iyice yapmış bir ırmak boyunda uzanan, kum, çakıl, kil gibi taş parçacıklarıyla dolmuş: çok geniş vadi tabanı.
Sudan Çıkma: Deniz dibinin yüze çıkması olayı. Yer kabuğu. Bunun tersi batmadır.
Sudan Çıkmış Kıyı: Yer kabuğu oynamaları, yaylanmaları yüzünden, deniz dibi iken yüze çıkmış bulunan yerlerin kıyısı.
Suya Dalma: Batma.
Sübsekan Akarsu: Yan akarsu.
Süpürülme: Dar anlamı ile suyun süpürmesi.
Sürekli İniş: Bir akarsuyun kaynak yerinden ağzına kadar süren iniş.
Sürtünme: Yer değiştiren bir cismin geçtiği yere sürtünmesi.
Sürüntü: Akarsuların sürükleyip getirdiği, işlediği taş parçaları.
Süzekli Göl: Ayak olarak sadece dipten sızıntısı bulunan göl. Böyle göllere çoğunca karst yörelerinde rastlanır. Gölün fazla suları, gölün dibinden ağır ağır sızar. İç Anadolu’da Ereğli yakınındaki Düden Gölü’nde olduğu gibi. Dilimizde buna d göl denildiği de olur.

Ş

Şarlak: Büyük çağlayan,çavlan.
Şaryaj Örtüsü: Aşma örtüsü.
Şebeke: Bir akarsuyun kolları ile birlikte uzanışı.
Şebeke-i Miyahiye: Akarsu ağı.
Şebnem: Çiy.
Şelale: Akarsuların yüksek bir yerden dökülüp aktıkları yer. Büyük çağlayan anlamına gelir.
Şelf: Denizlerin 200 m’ ye kadar olan sığ yerleri.
Şibih Cezire: Uzun bir süre yarımada karşılığı kullanılmış eski bir terim.
Şot: Türkçe karşılığı tuzla bataklıkdır. Takır.

T

Tabaka Kaynağı: Geçirimli tabakaların topoğrafya yüzeyi ile kesiştikleri yerden suların yüzeye çıkmasıyla oluşan kaynaklara tabaka kaynağı denir.
Taban Seviyesi Ovası: Akarsuların taban seviyesine ulaştığı yerlerde, eğimin azalması nedeniyle taşıdığı maddeleri biriktirmesi ile oluşturduğu ovalardır. Bu tür ovalarda akarsular menderesler yaparak akar. Gediz ve Menderes akarsularının aşağı bölümlerindeki ovalar bu türdendir.
Taban Seviyesi: Akarsuyun döküldüğü göl veya deniz seviyesi.
Taban Suyu: Yer altı suyu.
Tabanlı Vadi: Akarsu, yatağını taban seviyesine yaklaştırınca derine aşınım yavaşlar. Yatak eğiminin azalması akarsuyun menderesler çizerek yanal aşındırma yapmasına neden olur. Yanal aşındırmanın artması ile tabanlı vadiler oluşur.
Takımada: Birbirine az çok yakın birkaç ya da geniş bir deniz alanına dağılmış olarak birçok adadan oluşan ve genellikle ortak adları bulunan ada topluluğu. Adadizisi.
Takke Buzulu: Dağların bütün yamaçlarını kuşatan buzul türüdür.
Taraça: Seki.
Taşkın Alanı: Bir taşkın kaynağının bitişiğinde olup vadi tabanını oluşturan ve genellikle taşkına uğrayan arazi.
Taşkın Ovası: Akarsuların taşıdığı malzemelerin birikmesi ile meydana gelen ova.
Taşkın: Toprağın geçici olarak bir akarsu yada çok miktarda yağmur veya diğer nedenlerle oluşan büyük su kütlelerinin baskınına uğraması.
Tektonik Göl: Yerkabuğunun tektonik hareketleri sırasında oluşan çanaklardaki göllerdir. Dağ oluşum haraketleri sırasında kırılarak çökme sonucu meydana gelmiş çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
Tektonik: Yerkabuğunun türlü yapıları ile buna neden olan olayları açıklayan bilim kolu.
Tepe: Bir doruk noktası ve onu çevreleyen yamaçlardan oluşmaktadır. Çevresine göre yükseltisi 500 m nin altında olan küçük kabartılar.
Teraküm Ovası: Akarsuların sürükleyip getirdiği kil, kum, çakıl gibi taş parçacıklarının yığılmasından doğmuş ova. Bu verimli ve çoğunlukla geniş düzlüklerdir.
Terra Rossa: Akdeniz iklim bölgesinde kalkerli arazilerde oluşan kırmızı topraklar.
Tombolo: Kıyı oku ile açıktaki bir adanın karaya bağlanması ile ortaya çıkan şekil. Bağlama Seti Kıyı okları karaya yakın adalara doğru oluştuklarında, zamanla ada ile ana kara birbirine bağlanır. Oluşan bu şekle tombolo denir. Örneğin Marmara Bölgesi’ndeki Kapıdağ Yarımadası bir ada iken, tombolo ile ana karaya bağlanmıştır. Ayrıca Sinop ili de bir tombolo üzerinde kurulmuştur.
Topoğrafya Haritası: Yeryüzü şekillerini gösteren harita.
Topoğrafya: Yer yüzeyinin fiziksel biçimi.
Toprak Bilimi (Pedoloji): Toprakların fiziksel, kimyasal özellikleri ile dağılımlarını araştıran bilim dalı.
Toprak Erozyonu: Toprak parçacıklarının havanın etkisi ile değişip ufalanması ve sonra da rüzgar ve su tarafından taşınması doğal süreci.
Toprak Haritası: Bir bölgenin toprak özellikleri ve dağılışları hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalardan, yetiştirilecek ürünlerin belirlenmesi, buna bağlı olarak topraklardan daha iyi verim alınabilmesi gibi bir çok konuda yararlanılır.
Toprak Kayması: Yerçekimi etkisiyle, kaya yada toprağın yavaş yavaş yada yüksek bir hızla aşağı doğru hareketi.
Topraksal: Toprakla ilgili.
Traverten: Kireç taşının su içerisinde çözüldük ten sonra tekrar çökelmesi ile ortaya çıkan çeşitli şekiller. Kimyasal tortul taşlar. Genellikle sıcak su kaynaklarının yakınında ve kalsiyum karbonatlı suların yayılarak aktığı alanlarda, kirecin çökelmesi ile oluşan basamaklardır. En güzel örnekleri Denizli – Pamukkale’dedir.
Tuzlu Su Karışması: Yer altı suyuna tuzlu su bulaşması; bu olay genellikle kıyı alanlarında gerçekleşir. Haliçlerde gel-git olayları ile alt akıntı ile haliç içlerine tuzlu su taşınımı.
Tüf Konisi: Volkanizma sırasında çıkan küllerin oluşturduğu küçük tepeler. Volkanlardan çıkan küllerin ve diğer kırıntılı maddelerin birikmesi ile oluşan konilere denir. Örneğin ülkemizde Kula ve Karapınar çevresindeki koniler kül konileridir.

U

Uçurum: 1. Kalın ve çatlaktı kalker tabakalarının bulunduğu yerlerde görülen doğal oyuklar. Bu oyukların çapı, bir kaç santimetreden birkaç yüz metre ye kadar değişir. Derinlikleri 200- 300 metreyi bulur. Bunlara türlü bölgelerde ayrı ayrı adlar verilir. (Obruk).
2. Kayaların çok dik olan yerlere de uçurum adı verilir.
Ufalanma: Suların eritmesi ve çatlamalar yüzünden yeryüzündeki taşların dağıtması, erimesi, parçalanması olayı. Bunun için taş ufalanması, ya da sadece ufalanma terimi kullanılır.
Ulu Deniz: Birkaç devletin toprağından geçen, ya da bunlar arasında sınır olan, taş işlemesine elverişli bulunarak denize kadar olan bölümlerinde ayrı topraklardan geçen ırmak.
Umki Moren: Buzul taşı.
Umman: Okyanus.
Uvala: Genişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük çukurluklardır. Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar.
Uyumlu Akarsu: Uyumlu akarsu sözü, ilk zamanlarda sadece dar anlamı ile kullanılmış yani bir yana az eğimli, sert-yumuşak tabakaların bulunduğu yerler için bir terim olan da, zamanla anlamı genişlemiş bugün bir yamaç eğimini güden sular için de kullanılır olmuştur.
Uyumlu Kıyı: Kıyı boyunca uzanan kıvrım sıradağlarının her türlü eğilip bu uzanış ama uyan kıyı çizgisi. Böyle yerlerde kıyı çizgisi, dağ uzanışını güder. (Boyuna kıyı, enine kıyı).
Uyumsuz Kıyı: Kıyı boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi.
Uzanış: Yerinden oynamış, yatay duruşları bozulmuş tabakaların yönü.
Uzantı: Türlü coğrafya olayları için gövde dışında uzanan bölümleri belirtmek üzere kullanılan bir terim.

Ü

Ülke: Bir devletin idaresi altındaki toprakların tamamı. Bir başka şekli Memleket devletin hükmü altında bulunan yerlerin topu. Böyle bir yerde kara, su, hava hep birden ülkeyi meydana getirir.
Ülke Coğrafyası: Yerel coğrafya. Yeryüzündeki türlü yerlerin olayları ile coğrafya bakımından özelliğini araştıran coğrafyanın geniş bir bölümü. Ülke coğrafyası içinde, böyle bir bölgenin yeryüzündeki yeri, burada birbirleri üzerine karşılıklı etki yapan olaylar incelenir Yeryüzünün böyle bir parçasında yeryüzü biçimleri iklim, su, toprak, bitkiler, hayvanlar, insan ve onun işleri gibi bütün coğrafya olaylarının birleşme şekli araştırılır. Bir gelenek olarak ta önce buradaki yeryüzü şekileri öne alınır, bundan sonra sırasıyla öteki olaylar belirtilir. Böylece çözümleme ile başlanan araştırmaların verileriyle, birleştirmeye doğru gidilir. Coğrafyanın özü burada toplanır.
Ümid Tikil: Akarsuyun, yatağını derine kazma sınırını belirtir. Şimdi bunun yerine Türkçe “derine aşınma” terimi kullanılmaktadır.

V

Vadi Buzulu: Sürekli beslenerek sirkten taşan ve vadi boyunca aşağı hareket eden buzul türüdür.
Vadi Dizisi: Gittikçe alçalan su bölümleri arasında birbirine açılan vadilerin bulunması durumu.
Vadi Kaynağı: Yeraltına sızan suların bulunduğu tabakanın bir vadi tarafından kesilmesi ile oluşan kaynaktır. Genellikle vadi yamaçlarında görülür.
Vadi Menderes: Menderes çizen akarsuyun, geçtiği yeri aşındırırken yanlara doğru bu büklümleri güden vadi yamacı uzanışına uygun olarak uzanan menderesler.
Vadi Tabanı: Akarsuyun içine yerleştiği vadinin en alçak kesimindeki düzlükler.
Vadi: Akarsuyun içinde aktığı, kaynaktan ağıza doğru sürekli inişi bulunan, uzun çukurluklardır.
Versan: Bir bölgenin, her hangi bir yana doğru eğikliğini, o yana doğru olan akma yerini anlatır.
Vertisol: Kilce çok zengin yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak.
Voklüz: Karstik arazide görülen kaynak.
Volkan Bacası: Mağmanın yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yola volkan bacası denir.
Volkan Konisi: Lav, kül, volkan bombası gibi volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni biçimli yükseltiye volkan konisi, koni üzerinde oluşan çukurluğa krater denir.
Volkan Külü: Gaz püskürmeleri sırasında oluşan, basınçlı volkan bacasından çıkan küçük taneli malzemeye kül denir. Volkanik küllerin bir alanda birikmesiyle volkanik tüfler oluşur.
Volkan: Mağmanın yer yüzüne çıkması ile oluşmuş koni şeklindeki yanardağ.
Volkanik Göller: Volkanik patlamalar ile oluşan çanaklardaki göllerdir. Krater gölü, kaldera gölü ya da maar gölü gibi çeşitleri vardır.
Volkanik Kıyı: Oluşumları volkanizmaya bağlı adaların kıyı tipidir. Her taraftan dalga aşındırmasına uğrayan volkanik kıyılarda gelişkin falezler ve dar kıyı aşınım düzlüğü vardır.
Volkanik Tüf: Volkanlardan çıkan kül ve irili ufaklı parçaların üst üste yığılarak yapışması ile oluşan taşlara volkanik tüf denir.

Y

Yakınsak: Türlü olayların, türlü şeylerin birbirine yaklaşırcasına uzanmaları. Yakınsak kelimesi türlü yerlerde kullanılır. Deniz akıntılarının özel bir durumu için kullanılır.
Yalınkaya: Yağmur sularının süpürmesinin, yel üfürmesinin, taş ufalanmasından daha çok ve güçlü olduğu yerlerde, gittikçe çıplaklaşmış ana kayaların yüzeye çıkmış olduğu yerler.Yeryüzünün % 10′u böyle yalınkaya yerlerdir. Böyle yerlerde bitkilerin kökünü salabileceği toprak gittikçe silinmiş, kayalar yüze çıkmıştır. Yalınkayalar artık sadece kaya kayalık olmaya doğru gitmiştir.
Yalıyar: Dalga aşındırması sonucu oluşan sarp kıyılar.
Yamaç Buzulu: İkinci dereceden ve iyi gelişmemiş buzul.
Yamaç Deposu: Dağlardan taşınan çeşitli boyuttaki malzemelerin yamacın eteğine birikmesi ile oluşan depo.
Yamaç Döküntüsü: Kayşat. Dik yamaçlı kayaların önünde yelpazemsi bir biçimde aşağı doğru genişleyerek uzanan köşeli taş kırıntıları yığını. Bu yığıntılar çok kurak bölgelerde yamaçları da sarar, bundan ötürü bunlara etek döküntüsü denildiği gibi yamaç döküntüsü de denir.
Yamaç: Yeryüzündeki eğimli yüzeylerdir.
Yanardağ Külü: Yanardağların yakın ve uzak çevrelerine fırlattıkları. İnce, katı parçacıklar.
Yanardağ Patlamaları: Yanardağların patlar şekilde canlılık göstermeleri olayı.
Yanardağ: Yeryüzüne çıktığı yerde oluşan dağ. Geniş anlamıyla, magmanın yeryüzüne ulaştığı her yer.
Yandan Aşınma: Akarsu yatağının yanlara doğru genişlemesi olayı.
Yanıkçukur: Yanardağ püskürmelerinin olmuş bulunduğu çukur yer. Yanıkçukur, krater teriminin dilimizdeki karşılığıdır.
Yarı Çöl: Kuraklık ve bitki örtüsü bakımından çöllerle bozkırlar arasındaki bölge.
Yarık: Kayalarda, tabakalarda yarılmalardan ileri gelmiş olan boşluk.
Yarımada: Üç tarafı sularla çevrili denize doğru sokulmuş kara parçası. Kara gövdesinden denize doğru türlü biçimlerde uzanan kara uzantısı.
Yarıova: Türlü yapıdaki yerlerin dış güçlerle uzun zaman aşınmasından ve yontulmasından doğmuş dalgalıca, yumuşak uzanışlı, yarı düz yerlere önceleri verilen ad.
Yarlı Kıyı: Önde kumsal düzlüğünün bulunduğu yarlt dik kıyılar. Bunlar, dalga aşındırmasıyla oldukları için dalga kıyıları olarak görülürler.
Yarma Vadi (Boğaz): Akarsuyun, iki düzlük arasında bulunan sert kütleyi derinlemesine aşındırması sonucunda oluşur. Vadi yamaçları dik, tabanı dardır. Akarsuyun yukarı bölümlerinde görülür.
Yarma: Yeryüzünde üzer toprak, bitki örtüsü ile örtülü olmayan ve yüzde görülen tasların, tabakaların bulunduğu yer.
Yassı (Yayvan Şekiller): Daha çok düzlükleri andıran yeryüzü biçimleri. Yayvan şekil, çukurluğu ifade ettiği halde, yassı şekil, kabarık yerlerin düzlüklerini belirtir. Batı Anadolu dağlarının üstünde türlü yassı biçimler vardır.
Yatak: Bir su kütlesinin dip bölgesine verilen ad.
Yatay Kaymalar: Kayaların kayması teorisi.
Yayla: Akarsularla derin bir şekilde yarılmış, parçalanmış, fakat üzerinde düzlüklerin belirgin olarak bulunduğu yeryüzü biçimi.
Yayvan Vadi: Aşınmalarla iyice genişlemiş vadi.
Yayvanlaşmak: Aşınmalarla yer biçimlerinin düzleşmeye doğru gitmesi.
Yer Şekilleri: Yer kabuğunun yüzeyinde, iç ve dış kuvvetlerin etkisi altında meydana gelen bütün şekillere verilen genel ad. Çoğu kez yüzey şekilleriyle aynı anlamda kullanılır.
Yerel Yükselti: Bağıl yükseklik.
Yerey: Yer kabuğunun oluşumu bakımından ele alınan herhangi bir parçası.
Yerleşilmemiş Bölge: Yeryüzünün yerleşilmemiş yerleri. Kutup bölgeleri, çöl bölgeleri gibi. Bunun tersi yerleşilmiş bölgedir. Yerleşilmemiş yerler, sadece bu iki alan değildir. Üzerinde insan bulunmayan adalar, yüksek dağlar, bataklıklar, insanın sokulamadığı balta girmemiş ormanlar da birer yerleşilmemiş yerdir. Böylece yerleşilmiş yerler ortasında da yerleşilmemiş yerler vardır.
Yerli Kaya Gölleri: Göl çanağının çeşitli nedenlerle ana kaya üzerinde oluşturduğu göllerdir.
Yerlikaya: Anakaya.
Yeryüzü Biçimleri: Yerşekilleri.
Yeryüzü Suları: Yeryüzünün karalar bölümünde yüze çıkmış ya da yüzde birikmiş sular. Bunlar akarsular, göller, bataklıklardır.
Yığıntı Dağları: Yeryüzünde yığılmalardan doğmuş bütün kabartılar. Yanardağlar birer yığıntı dağıdır.
Yığıntı Kıyılar: Birikinti kıyısı.
Yıpranma Şekilleri: Sıcaklık, hava, su ve canlılar gibi güçlerin sürekli olarak yeryüzünde işlemeleriyle yerin biçimlerini aşındırmaları, taşımaları olayı.
Yiv: İnce uzun küçük yarıntı. Uzunca küçük oyuntu yerleri.
Yontuk Horst: Her yanı kırıklarla çevrili, fakat üstü bir yontukdüz durumunda olan tek dağlar.
Yontuk Kalıntısı: Uzun bir süre yontularak yüksekliğinden kaybetmiş, yassılmış ve deniz yüzüne yaklaşmış, yeryüzü biçimleri ortasında yer yer görülen tepeler ve sırtlar.
Yontuk: Yeryüzü biçimleri bilimi kaynaklarında uzun zaman yontularak, aşınarak kabartı yerleri silinmiş biçimler için kullanılan bir yardımcı önterim.
Yontukdağ: Deniz yüzüne yaklaşacak kadar alçalmış ve düzleşmiş yeryüzü şekillerinin, yerkabuğunun yaylanmaları ile ilgili olarak, yeniden kabartı durumuna gelmesiyle belirmiş dağlar. Yontuk dağlar, binlerce metre yükseklikte bulundukları halde üzerlerinde düzce, dalgalıca bölümler bulunur. Ancak, bu yassı yükseklikler arasında, derin vadiler vardır.
Yontukdüz: Peneplen. Dış güçlerle yontularak yassılaşmış, deniz yüzüne yaklaşacak şekilde alçalmış, kabartıları silinmiş yerler.
Yontuklaşma: Çeşitli yapıdaki yeryüzü biçimlerinin türlü dış güçlerle aşınarak düzce, dalgalıca bir biçime girmesi olayı.
Yontukova: Uzun süren aşınmalardan, yontulmalardan sonra deniz yüzüne iyice yaklaşırcasına alçalmış, ova gibi düzleşmiş, yeryüzü biçimi.
Yontukyalı: Daha çok düz, ya da düzce duruşlu tabakaların yer tuttuğu tabakalardaki yontulmalardan doğmuş düzlükler.
Yüksek Dağlar: Deniz yüzünden çok yüksek olan, ağaç sının ve kalıcı karlar sınırının yukarısında da uzanan, bağıl yükseklikleri çok, karlı buzlu ve derin vadilerin uzandığı dağlar.
Yüksek Kıyı: Dik kıyı.
Yüksek Yayla: Yüksekelin düzce yerleri. Bu yerler derince, ya da derin vadilerle kazılmış ve yarılmıştır. Ara yerlerde düzlükler vardır. Buraları çoğunca 1500 metreden yukarı olur.
Yüksekova: Denizden çok yüksekte ve iç bölgelerde uzanan ova.
Yükselti: Yeryüzünün bir noktasının deniz yüzünden olan dikine uzaklığı. Buna bir yerin denizden yüksekliği, ya da yükselti, rakım denir. Sözgelişi, “Erciyes Dağı’nın doruğunun yüksekliği 3916 m.’dir.” demek, bunun denizden olan yüksekliği, yani yükseltisi demektir.
Yüzey Şekilleri: Yeryüzünde iç ve dış kuvvetler sonucu oluşmuş olan bütün şekiller. Dağ, vadi, ova vb. gibi.
Yüzeysel Akış Erozyonu: Yüzeysel akışın yol açtığı erozyon; erozyona uğrayan toprakta bitki örtüsünün yerinden sökülmesiyle sonuçlanır.

Zirve Eşkali: Doruk biçimleri.
Zirve: Doruk.
Zirve-i Cibal: Dağ doruğu.
Zirveler Seviyesi: Doruk katı.
Zon: Yer, alan, saha, bölge.